4 ARALIK YILDÖNÜMÜ ETKİNLİĞİ
4 Aralık 1859, Mekteb'i Mülkiye'nin II. Abdulmecid tarafından kurulduğu tarihtir. Bu tarih önemli bir tarihtir çünkü, Avrupa'nın hasta adamını iyileştirecek fenn-i ve beşer-i ilimlere sahip bireyler yetiştirmesi planlanmıştı. Bu bireylere bürokrat denilecekti. Mülkiye'de yetişen bürokratlar önce Osmanlı'nın doktoru akabinde Türkiye'nin ise mucidi oldular.
Her yıl 4 Aralık'ta Mekteb-i Mülkiye'nin kuruluş yıldönümü etkinliği düzenlenir. Sabahında Dekanımız, Öğretim Üyelerimiz ve Festival Komitesi Anıtkabir'e ziyaret düzenler ve Atatürk'ün huzurunda mozoleye çelenk takdim edilir. Mektep'te etkinlik kaldığı yerden devam eder. 50. yıl mezunları davet edilir ve plaketleri takdim edilir. 50. yıl mezunlarının yanı sıra Mekteb'in ünlü mezunları davet edilir. 4 Aralık oldukça önemli bir gündür çünkü Mülkiyeli nesiller arasında bir köprü görevi görür. Eski mezunlar ile tüllab kaynaştırılarak Mülkiye ekolü sağlamlaştırılır. "Mülkiyeli Mülkiyeli'ye sahip çıkar." düsturunun vuku bulmasıdır.

İlber Ortaylı'nın Mülkiye'nin 164. Yıl Dönümündeki Konuşması

86. Dönem Festival Komitesi üyelerinin 4 Aralık Anıtkabir Ziyareti
Festival Komitesi Başkanı'nın Konuşması
Ben Hüseyin Can Altunok. Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi 4. Sınıf öğrencisiyim. Aynı zamanda 2024 döneminin Festival Komitesi başkanıyım.
Bugün, Cumhuriyetin 100. Yılında Mülkiye’nin 164. Yılını kutlamanın heyecanı içerisindeyim. Sizleri yuvanızda ağırlamanın onurunu yaşamaktayım. 4 Aralık, sadece bir kuruluş yıl dönümü değildir.
Aynı zamanda Türkiye'nin Cumhuriyetçi değerlerine olan sadakatin bir ifadesidir.
Mülkiye'nin bu anlamlı günü, geçmişin ışığında geleceği şekillendirecek olan ekolün güçlü bir ifadesidir. Her ekol, zamanın içinde bir iz bırakmayı hedefler. Mülkiye, bu misyonu 164 yıldır üstlenmektedir. Cemal Süreyya’nın 1950’li yıllarda yüreğinde yaktığı memleket meselesini sıra arkadaşlarımla birlikte yakmaya devam ediyoruz. Mülkiye, zaman içinde sadece bir eğitim kurumu olmaktan çıkıp. Ülkenin yönetim anlayışını belirleyen bir merkez haline gelmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte, Mülkiye'nin rolü daha da belirginleşti. Mustafa Kemal Atatürk'ün liderliğindeki Türkiye, modernleşme ve uygarlaşma hedefleri doğrultusunda önemli adımlar atmaktaydı. Bu süreçte, Mülkiye büyük bir sorumluluk üstlenerek, ülkenin çeşitli alanlardaki idari kadrolarını yetiştirmeye devam etti. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Mülkiye’nin bu sorumluluk bilincinde olduğunun farkındadır. Ve bizlere bıraktığı güzide mirası olan hitabında şu sözlere yer vermiştir: “Benim, Türk Milleti’ne, Türk Cumhuriyeti’ne Türklüğün istikbaline ait ödevlerim bitmemiştir, siz onları tamamlayacaksınız. Siz de, sizden sonrakilere, benim sözümü tekrar ediniz.” Biz Gazi’nin bize verdiği ödevleri tamamlamak ve aktarmak için burada olduk, buradayız ve burada olacağız.
1950’lerde Cebeci’de, Siyasal Bilgiler Fakültesinden Kızılay’a doğru bir elinde kitapları diğer elinden hiç düşürmediği yenibahar cigarasıyla genç bir Mali Şube öğrencisi yol almaktadır.
Cemal Süreyya Ankara’yla o ilk tanışıklığını şöyle anlatır yıllar sonra “1950 yılında Haydar Paşa Lisesi’ni bitirince Mülkiye’ye mi girsem Siyasal’a mı diye çok düşündüm. Ankara’ya gelip ikisinin de aynı okul olduğunu görünce çok şaşırdım.” Mülkiye’ye gelmiş birçok arkadaşım gibi maalesef ben de bu dört duvarı bir okul olarak görüyordum. Mülkiyelilik ruhunu, sadece iki gün nefes alabildiğimiz İnek Bayramı’nda hissetim.
İnek bayramı yalnızca bir anı değildir Mülkiye’nin hafızasıdır. Bu hafızayı anlamadan Mülkiyeyi anlayamayız. İnek Bayramı, ilk başta İstanbul’da öğrencilerimizin alıştığı güzel eğlenceli hayatlarını Ankara’da bulamamasıyla başlamıştır. O dönemde öğrenciler küçük müzik grupları oluşturarak kendi aralarında eğlence tertipleri düzenlemişlerdir. Bu tertipler giderek şenlik haline gelmiştir. İnek Bayramı herkes için farklı anlamlar içermektedir. Kimimiz için şenlik, kimimiz için hayatındaki dertlerin yazıya döküldüğü yer, kimimiz için ruh. Bu bayram, icat edilmiş bir bayram değildir. Kendiliğinden oluşmuş bir bayramdır. Bu bayram zamanın içinde derinleşen, kuşaktan kuşağa aktarılan, yaşayan bir hikaye olmuştur. Bu hikaye bir aidiyet duygusunu simgelemektedir.
Bu aidiyet bana birçok şeyi öğrettiği için minnettarım.
Mülkiye yalnızca alanlarımızın bilgilerini öğretmemektedir. Bu okul bize en güzel aşkları, en güzel hayalleri ve en güzel dostlukları da öğretmiştir.
Ülkemizde yaşanan elim felakette ben de ailemle birlikte Kahramanmaraş’taydım; Beni ilk arayan arkadaşım Mülkiyeliydi, Yardımlara ilk koşan arkadaşım Mülkiyeliydi, Bize evini açan arkadaşlarım Mülkiyeliydi, Vefat eden çocukluk arkadaşımın enkazına gidip bana haber getiren arkadaşlarım Mülkiyeliydi, Kardeşlerime oyuncaklarını yollayan arkadaşlarım Mülkiyeliydi, Kısacası bana insanlığın halen yaşadığını gösteren bütün insanlar Mülkiyeliydi. Beni bu ruhun ortak parçası yapan ve bize yardımlarını bir gün bile esirgemeyen sizlere, bütün Mülkiyelilere burada teşekkür ediyorum.
Mülkiyelilik, bu okulun duvarlarının ötesinde haykıran bir ruhtur. Bu ruh, zorluklara göğüs germenin ruhudur. Bu ruh, yardımlaşmanın ve dayanışmanın ruhudur. Bu ruh, bir kayanın içinde filizlenen kültürün ruhudur. Bu ruh, 70 seneden beri bizimle olan Cumhuriyet Aydını Ruşen hocamızın ruhudur. Bu ruh, darphanede çalışırken paçalarında altın tozu kalmasın diye silkeleyen Cemal Süreyya’ın ruhudur. Bu ruh, delikanlılık çağında vatanına merak etme, yetişip geliyorum göz yaşını dindirmeye diyen Cemal Ethem’in ruhudur. Bu ruh, duvardaki kurşun izlerini gösterip Mülkiye’nin onurudur diyen rahmetli dekanımız sayın Fehmi Yavuz’un ruhudur.
Bu ruh, şekerleri yiyenlerin değil şekerleri ezenlerin ruhudur.


86. Dönem Festival Komitesi Başkanı H. Can Altunok'un Konuşması
.png)
_edited.jpg)
.png)